18 Aralık 2013 Çarşamba

Dupduru bir cilt istiyorum!

Berrak cilt hepimizin hayalidir değil mi? Biraz genetik şansım sayesinde sivilce,akne gibi problemlerim olmadı sayılır. Şimdi böyle konuştum ya yarın sabah çenemde koca bir sivilce ile uyanacağım ihtimalini oldukça güçlendirdim o da ayrı bir mesele.

Güzel ve sağlıklı bir cilt için gereken şeyleri bir araya getirip listelemeye çalıştım. Her tür cilt tipine sahip olan kişilerin uygulaması gereken maddeler bunlar. 

1.Cildinizi temiz tutun. Kimimiz yatmadan önce makyajını silmeye üşeniyor ki bunu ara sıra yapanlardan biri benim. Cildimize sürdüğümüz fondöten, pudra ,kapatıcı gibi kozmetikler gözenekleri tamamen kapatıyor ve cildin nefes almasını engelliyor. Bunun için her gece yatmadan önce cildimizi temizlemeye özen gösterelim. Ayrıca kullandığımız kozmetiklerin kalitesi de oldukça önemli.
          Peki makyajımızı nasıl temizlemeliyiz?
    • İster jel, ister köpük temizleyici olsun ilk olarak alnımızdan başlayalım. Alnımızın ortasından başlayarak önce sağa sonra sola doğru parmaklarınızla hafifçe masaj yaparak gezdirin. Sağa sola yukarı aşağı gezdirerek alnımızın güzelce temizlendiğinden emin oluyoruz.
    • Göz kısmına gelince daha dikkatli olmalıyız. Yüzük parmağımıza doladığımız pamuğa özel göz makyajı temizleyicisinden damlatıp göz kapağımızı içten dışa çok bastırmadan nazikçe temizliyoruz.
    • Sıra diğer kalan alanlara geldi. Bu alanları da parmak uçlarımızla daireler çizerek aşağıdan yukarıya doğru gerçekleştiriyoruz.Böylece cildimizdeki yağ, kir ,bakterilerden kurtuluyoruz.
        

        2.Nemlendirmek çok önemli. Cildimizi temizledikten sonra nemlendirici kullanmak şart. Yaş aldıkça özellikle 20li yaşlardan sonra ortaya çıkan hafif kırışıklıkların sebebi kuru cildimiz. Düzenli olarak sürdüğümüz nemlendirici cildimizi her zaman taze tutuyor.

      3.Su için! İlk postta suyun öneminden bahsetmiştim.Vücudumuzun %70i su olduğu için cildimizin de hayat kaynağı sudur. Günde 1,5-2lt su içmek kırış kırış olmamızı ve pul pul dökülmemizi engeller.

      4.Uykuya dikkat edelim. Göz altı torbalarından korunmak için en az 6-7 saat uyumamız gerekiyor. Ayrıca yatış pozisyonumuz da oldukça önemli.Yüzüstü yatış pozisyonunda dolaşım engellendiği için kırışıklar derinleştiği için yüzün yastığa temas etmediği pozisyonları tercih etmeliyiz.

      5.Sağlıklı besinler tüketelim. Doğal,işlenmemiş ve uygun pişirilmiş gıdalar mesela  koyu yeşil yapraklı sebzeler,kırmızı renkli meyveler,az yağlı hayvansal besinler (hindi eti, balık gibi),E ve C vitamini içeren sebze, meyve ve yağlı tohumlar,taze sıkılmış kırmızı greyfurt suyu, domates suyu,lif (posa)  içeriği yüksek sebzeler (lahana,karnabahar gibi)yağlı tohumlar. (çörek otu,ceviz, keten tohumu gibi) cilde dost gıdalardır.

      6.Sigaradan uzak duralım.Sigara ciltteki bütün kılcal damarların daralmasına neden olur. Böylece oksijen ve diğer besin maddeleri dokulara yeterince taşınamaz. Tüm bunlar kırışıklıkları artırır ve cildin yapısını sertleştirir. Sürekli sigara içen kişilerin üst dudak etrafındaki çizgilerde de derinleşme meydana gelir. Ayrıca cildimizde mat bir görünüme sebep olur.

      7.Bilinçsizce güneşlenmeyelim. Bilinçsizce güneşlenme ciltte erken yaşlanmaya, kırışıklığa, kuruluğa ve lekelere neden olur.Bu yüzden güneş kremi kullanmaya ve şapka takmaya dikkat edelim.

      8.Düzenli egzersiz yapalım. Egzersiz dolaşımı arttırarak, cildin elastikiyetini sağlar.Kırışıklıkları engeller.

      9.Stresten uzak duralım. Böylece yüzümüze yerleşen stresli üzgün ifademiz zamanla oturup kırışıklıklara dönüşmeyecek, ışıl ışıl gülen gözlerimiz bizi gencecik gösterecektir.

      10.Özel bakımları ihmal etmeyelim. Peeling,maske ve bazı uygulamalar cildimizi canlandıracaktır.Bu bakımlar hakkında yazımı daha sonra yayınlayacağım.

      Şimdilik bu kadar arkadaşlar. Görüşmek üzere..





17 Aralık 2013 Salı

Ara öğün? Yoksa sadece ana öğün?

Uzun yıllar boyunca sahip olduğum diyetisyen maceramda,aralarda yenilen meyveler,kuru kayısılar,bademler,minik bitter çikolatalarla epey bir haşır neşir olmuşluğum vardır. "Ara öğün olmazsa çok acıkırsınız. Sonra ana öğünde ekmeğe,pilava saldırırsınız. Diyetteki başarı oranı düşer." diye hep öğütlediler ara öğünleri kaçırmamamız gerektiğini sevgili diyetisyenlerim. Ara öğün alımı metabolizmayı da uyumaktan kurtarıp hızlandırıyor dediler.
Yeni bir yaklaşım çıktı daha sonra ortaya. Prof.Dr.Canan Karatay'ın ortaya koyduğu Karatay tarzı beslenmede ara öğüne yer yok. Ana öğünler vücudumuz için yeterli hatta ara öğün yapmamak çok daha sağlıklı.Çünkü vücuda yemek girdiği anda insülin tavan yapıyor ve vücudumuz bu yemeği öğütürken iç organlarımız gereksiz şekilde yoruluyor. Ayrıca açlık durumu uzun sürmediği için yağ yakımını sağlayan leptin hormonu salgılanamıyor ve vücut yağ depoluyor. Tabi mideye giren maddelerin glisemik indeksleri de önemli.

Eee tabi bizim de aklımız karıştı. Ara öğün yapıp acıkmayalım ve metabolizmamızı canlı mı tutalım yoksa sadece ana öğünle sınırlı kalıp yağ hücrelerimizin canını mı okuyalım?
Diyetisyenlere sorduğumuzda bile net bir cevap alamamaktayız bu konuda. Çünkü bu yeni yaklaşım onların da aklını karıştırmış durumda.


Araştırıp dururken rastladığım bir sitede metabolizma hızının, açlık durumu ancak 60 saati geçtiği zaman düştüğü ve bir-iki öğün atlansa bile metabolizmayı etkilemediğine dair bir araştırma sonucu yayınlanmış.
Ayrıca "Kan şekerim düşüyor hemen bir şeyler atıştırmalıyım " kaçamağının da yalanlandığı bu makalede açlık saatlerinin sonunda yağların yıkımı sonucu oluşan keton maddesi beynin şeker ihtiyacını karşıladığı belirtilmiş.Ancak 84 saat sonra beyin işlevlerini bozacak kadar düşüyormuş kan şekeri.

Bu makaleyi okumadan önce de televizyonda denk geldiğim bir programda Osmanlı zamanındaki beslenmeden bahsettiler. İnsanlar o zamanlar günde sadece iki öğün yapıyorlarmış. Kuşlukta yani saat 10-11 gibi bi öğün ve ikindi-akşamın erken saatlerinde yani 17-18 gibi bir öğün yapıp günü sonlandırıyorlarmış. Hastalıklara sebebin ara öğünler olduğu yönünde açıklama yaptı bir uzman.

Bildiklerim bu şekilde. Nasıl beslenmemiz gerektiğine kendimiz karar vereceğiz tabi ki. Benim doktorum bana 4 öğün beslenmem gerektiğini ve akşamüstü öğünümün yoğurt,peynir gibi protein ağırlıklı gıdalar olması gerektiğini belirtti. Belki siz de bir doktora görünüp öyle karar vermelisiniz.

Benim görüşüm ise midenize giren her yemeğin size faydalı olması gerektiği. Bunun farkına ancak varıyorum. Umarım size de yardımcı olabilmişimdir. Görüşmek üzere..

16 Aralık 2013 Pazartesi

Su içelim, güzelleşelim.

Suyun faydaları yazmakla bitmez.Her gün duş alıp dışımızı temizliyoruz. İçimizi de yıkayan, temizleyen, dokularımızı canlı tutan en önemli şeydir SU.
Yetişkin bir erkeğin vücut ağırlığının %60’ını, kadında %50’ sini su oluşturur. O katı erkeklerin yarısından fazlası suymuş meğer. Çocuklarda ise bu oran yaş küçüldükçe artıyor.
Cildimize olan yararları zaten tartışılmaz. Su içme alışkanlığım sıfır diyebiliriz. Su içmeye dikkat ettiğim zamanlar cildim ışıl ışılken, içmediğim zaman pul pul dökülüyor.


Bu alışkanlığı kazanmak pek de kolay değil. Her an elinizde bi su şişesi bulunması ve susamadan akla geldikçe yudum yudum içmek en sağlıklısı.
Bu alışkanlığı kazanmak için bi' kaç ipucu;
  • Suyun tadını çok yavan buluyorsanız -ki ben de aynı şekilde düşünüyorum- tarçın kabuğu,dilimlenmiş limon, portakal, taze nane yaprakları, salatalık kabukları ve yeşil elma dilimleri koyabiliriz.
  •  Post-it ler bu konuda size çok yardımcı olabilir. Bilgisayar başında çalışan arkadaşlar ekranın köşesine SU İÇ! yazan bi post-it yapıştırıp gördükçe akıllarına gelebilir.
  • Akıllı telefonların su içmeye yardımcı olan bir sürü aplikasyonu bulunmakta. Ben şahsen "Plant Nanny" adlı uygulamayı yükledim. Suyla seçtiğiniz minik bitkileri suluyor ve bir sürü çiçekten oluşan çiçekçi dükkanı sahibi olabiliyorsunuz. Seçtiğiniz aralıklarda size su içmenizi hatırlatan bildirimleri de sizi uyarıyor.
  • Çay,kahve alışkanlığımız hep var ancak bunlar diüretik maddeler olduğu için vücuttan su atıyor. İçtiğiniz bir bardak çay-kahve karşılığında bir bardak da su için. Böylece durumu dengelemiş olursunuz.
Ayrıca alkali değeri yüksek olan suların daha sağlıklı olduğu söyleniyor. İçerdiği serbest radikaller, antioksidan özelliğiyle vücudumuzdaki hücreleri yenilemede daha başarılıymış. İçtiğimiz suyun bu özelliğini de gözden kaçırmayalım.

Metabolizmamızı nasıl hızlandırırız diye düşünüp duruyoruz. En büyük yardımcımız da SU. Sadece düzenli su içmek her ay 1 kg kadar zayıflamamıza yardımcı oluyor. Tokluk hissi ise cabası.
 Suyun faydaları saymakla bitmiyor. Siz de su için, içinizi temizleyin, cildinizi güzelleştirin, zayıflayın, daha sağlıklı olun. Görüşmek üzere..


Vücudumuz doğal dengeli bir alkaliteye sahip olursa, ömrünü tamamlayıp ölen hücrelerin yerine kendi kendine yeni sağlıklı hücreler üretir. Bu da yaşlanmayı geciktirir. - See more at: http://www.endogalindan.com/alkal-su-menn-faydalari/#sthash.uF5rj88K.dpuf
Vücudumuz doğal dengeli bir alkaliteye sahip olursa, ömrünü tamamlayıp ölen hücrelerin yerine kendi kendine yeni sağlıklı hücreler üretir. Bu da yaşlanmayı geciktirir. - See more at: http://www.endogalindan.com/alkal-su-menn-faydalari/#sthash.uF5rj88K.dpuf